12 Eylül 2008 Cuma

Çocuk ve Kalem

Çocuk, büyükannesinin mektup yazışını izliyordu. Birden sordu:
"Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun? Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mı?"

Büyükanne yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi:
"Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin."

Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi:
"İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki!"

"Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri kendinde benimseyebilirsen hep dünyayla barışık bir insan olursun."

"Birinci özellik: Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanrı'dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir."

"İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazıacılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar."

"Üçüncü özellik: Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir."

"Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın."

"Beşinci ve son özelliği ise, her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın."

Yazan: Paulo Coelho

3 Eylül 2008 Çarşamba

Geleceğin Mimarı Çocuklar Olsun

UIA Torino Genel Kurulu kararınca, Giancarlo Ius’a adanacak olan 2008 Dünya Mimarlık Günü, 6 Ekim 2008 tarihinde kutlanacak. 2008 Dünya Mimarlık Günü'nün teması, Ius’un sözlerini yazdığı şarkıyı anmak amacıyla “Daha Güzel bir Geleceğin Mimarı Çocuklar Olsun” olarak belirlendi.

2008 Dünya Mimarlık Günü'nde tüm UIA Üye Kesimleri Giancarlo’nun ve dünyadaki bütün çocukların düşlerini kendilerince yorumlamaya çağrılıyor.


Giancarlo Ius'un yazdığı şarkının sözleri şöyle:

Ey mimar, sesimi duyuyor musun?
Çok şey istemiyorum, daha güzel bir çevre, planlama ve peyzajdan başka

Ey mimar, dünyayı kurtarmama yardım et
Tek isteğim sıcak bir yürek, temiz su ve solunacak temiz hava

Ey mimar, mekânları dönüştürmeme yardım et
Bilgini dikkatle kullan, çevrem dost bir mekân olsun

Ey mimar, güvenli bir yuva istiyorum
Teknolojiyi özenle kullan, yaşam kalitem daha iyi olsun

Ey mimar, belleğimizi korumama yardım et
Tarihle bağlarımızı koru, geçmişin güzelliklerine saygı duyulsun

Ey mimar, planların demokrasimizi kutsasın
Bırak ben de katılayım – bırak oyun oynayayım, kentim umutla dolsun

Ey mimar, birbirimize ve çeşitliliğe saygı duyalım
Öne çık ve becerilerini kullan, komşularım dostlarım olsun

Ey mimar, kültürel farklılıkları koru
Çalışmaların insani değerleri yüceltsin, tasarımların eşitlikçi ve anlayışlı olsun

Ey mimar, ben geleceğim, bırak arkadaşın olayım
Bırak yeni çevrelerinde başım dik dolaşayım
Düşlerimi bozma, ihtiyacım olduğunda seni bulayım
Küreselleşmeye evet, eğer barış içinse
Gel, bu geleceğin mimarı ol...

22 Ağustos 2008 Cuma

Görünmez Duvarlar

İstanbul'un yükselen yeni konutlarının arasından arabayla süzülüyorum. Burası orta sınıflar için inşa edilmiş, havuz ve benzeri imkânlarla üst sınıf özlemlerini doyuran, birbirine benzeyen insanları biraraya getiren yeni ve geniş bir proje. İşçi barakalarına takılıyor gözüm birden. Paydos saatinde çay bardakları ellerinde, dinlenip sohbet ediyorlar. Prefabrik konutlarının ortasında bir işçi, diğer işçinin saç tıraşını yapıyor. Devasa blokların gölgesinde iki adam, Anadolu'nun kim bilir hangi yoksulluğundan büyük şehre savrulmuş, asla sahip olamayacakları apartmanların gölgesine sırtlarını vermiş, bir dostluğu üleşiyor. Meslekten berber olmayan birisi, diğerinin saçını kesiyor. Arkadaşlık bu değilse nedir?


Ertesi gün, cadde ile deniz arasında kuytu bir gölgelikten Caddebostan Plajı'nın şen şakrak seslerini dinliyorum. Burada Türkiye'nin ekseriyeti için pahalı sayılacak bir kafede oturup yemeklerimizi yerken gözüm az ötedeki plajın mülksüzlerine kayıyor. "Kara donlular" orada! İstanbul'un orta yerindeki bu plaj ve az ötesindeki şık kafeleri görünmez bir duvar birbirinden ayırıyor. Birinde yer alan diğerinde yer al(a)mıyor. Kentin gecekondu mahalleleri ile asude villalarını ayıran mütekebbir surlar burada yok, ama iki ayrı ahali de birbirine karışmayacak kadar temkinli.
Şehrin içine serpiştirilmiş yoksulluk belirtilerini antropolojik bir olguyu bilmişlikle inceler gibi uzaktan süzüyoruz. O işçilerin arasına girebiliyor muyuz? O plajda onlarla kulaç atabiliyor muyuz? Bunu yapamıyorsak eğer, bizi insan kılan şey nedir? Mesela bu dünyada bir ömür sürüyor olmamızın, hiç tanımadığımız ve kenarından bile geçmediğimiz hayatlara bir yansıması var mı? Yani ben bu dünyada yaşıyor olduğum için yeryüzünde bir acı daha diniyor, bir insan daha ferahlıyor mu?

Varlıklı ama duyarlı bir genç kadını dinliyorum. Arkadaşlarının evleneceği erkek için sordukları ilk sorular şöyle : "Kaç para kazanıyor? Tanınmış bir aileden mi? Ünlü birisi mi?", "Bu dünyada nereden ve hangi vasıtayla, ne ölçüde çakallaşarak elde edilirse edilsin para kazanılmalı" diyen gayrı insani bir zihniyet, Türkiye'nin ve en çok da İstanbul'un zengin gettolarında mutant yaratıklar peydahlıyor. Genetik kodları iktidarın şehvetiyle bozulmuş bu yeni sınıf, özdeğerini sadece parayla ve onun satın alabileceği şeylerle sağlıyor. Daha fazla para ve daha fazla iktidar karşısında bir çözünme, bir aşağılanma ve nihayet bir yaltaklanma hissi yaşıyor. İnsani olanın o kadar uzağına düşüyor ki mutantlaşıyor, sadece para, şöhret ve başkalarından gördüğü yapmacık ilgiyle hayatını idame ettiriyor.

Yazan: Kemal Sayar

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Mutlu Yaşamın 5 Sırrı

“Ölmeden Önce Keşfetmeniz Gereken 5 Sır”, mutlu bir hayat yaşamanın basit, ama temel yolunu gösteriyor. Dr. John Izzo, bu eserinde belli bir yaşa gelmiş, 18.000 yılın üzerinde bir hayatı tecrübe etmiş ve ondan gereken dersleri alabilmiş 200’den fazla yaşlı bilgenin tavsiyelerine dayanarak, mutlu yaşamın 5 sırrını anlatıyor.

Birinci Sır: Kendinize Karşı Dürüst Olun

Dr. Izzo: “Mutlu insanların kendilerine sorduğu soru, hayattaki önemli olan şeye mi, yoksa onlara önemli olarak sunulan şeye mi odaklandıkları üzerinedir.” diyor ve belli bir amaç ile yaşamanın ve her an kalbimizi dinleyip dinlemediğimizi kontrol etmemiz gerektiğini vurguluyor. “Kendinize karşı dürüst olmamanın tohumları genelde hayatımızın ilk (tecrübesiz) yıllarında atılır. O zamanlar ne yapmak istediğimizi kendimize sormak yerine, kendimizi başkalarıyla kıyaslarız.” Bu şekilde davranıp kendimize ait olmayan mutsuz bir hayat yaşamamak için “sorulacak ilk soru her zaman şu olmalıdır: Yaşadığım hayat benim için doğru mu?”

Ne istediğimizi bilmekle birlikte kararlı ve cesur olmamız da gerekiyor: “Yüreğimizi dinlemek, onların hayallerinin peşinden gitmemizi isteyen sesleri susturmayı gerektirebilir. Eğer yapmanız gereken bir şey varsa, hemen yapın. Eğer yüreğinizin sesini dinler ve kendinize yakın olursanız, bu işe yarayacaktır.”



İkinci Sır: Hiçbir Şeyden Pişman Olmayın

Dr. Izzo’ya göre “pişmanlık en çok korktuğumuz tek şeydir; hayatımıza geri dönüp, bazı şeyleri farklı yapmayı dileyebiliriz.” Pişmanlık duyacağımız bir hayat yaşamamak için Dr. Izzo şu tavsiyede bulunuyor: “Geride hiçbir pişmanlık bırakmamak için, cesur bir şekilde yaşayarak, korktuğumuz şeylerden kaçmaktansa istediğimiz şeylere cesurca yaklaşmalıyız. Geride hiçbir pişmanlık bırakmamak için hayatın önümüze getirdiği hayal kırıklıklarını aşmalıyız.”

Hayatımızda hata yapmaktan, hayal kırıklılığı yaşamaktan korkarız ve ilk adımı atmaktan çekiniriz hep. Oysa yüreğimizin sesine kulak verip de, sonradan “denememiş olmanın getirdiği pişmanlıktan korkmalıyız.”

Üçüncü Sır: Sevgi Dolu Olun

Leo Buscaglia, büyük İtalyan-Amerikan yazar şöyle diyordu: “Hayat sevgidir ve sevgiyi kaçırırsan, hayatı da kaçırırsın.” Dr. Izzo’nun yaptığı röportajlar gösteriyor ki “hem sevgi görmek hem de sevgi göstermek, mutlu ve anlamlı bir hayatın temel yapı taşıdır. Mutluluğun ve anlamlı bir hayatın sırrının ayrıca sevgi dolu bir insan olmak olduğunu öğrendim.”

Nasıl sevgi dolu bir insan olunur? İşte Dr. Izzo’nun cevabı: “İsteyerek sevgiyi hissetme becerisine sahip olamayabiliriz, fakat her an sevmeyi seçecek gücümüz vardır. Bu sırrı üç şekilde yaşarız. İlk olarak kendimizi sevmeyi seçeriz. İkinci olarak, bize yakın olan insanları sevmeyi seçeriz. Ve son olarak da ilişkilerimizde sevgi dolu olmayı, yani sevgimizi göstermeyi seçebiliriz.”

Dördüncü Sır: Anı Yaşayın

Dr. Izzo’ya göre, “mutluluğa giden sırlardan biri de, her an ve her gününün büyük armağanlar olmasını sağlamanın bir yolunu bulmaktır.” Bunun için “anı yaşamak” gerektiğini vurgulayan Dr. Izzo, sözlerine şöyle devam ediyor: “En basit şekliyle anı yaşamak, hayatın her anında tam olmak, hayatlarımızı yargılamamak ve dolu yaşamaktır. Bu demektir ki, geçmişe ya da geleceğe odaklanmak yerine, her anı büyük minnettarlıkla karşılamalıyız. Bu, her an mutluluk ve memnuniyeti seçecek güce sahip olduğumuzu bildiğimiz anlamına gelir.”

Hayatımız geçmişle gelecek arasında sıkışmış durumda devam etmekte, buna göre ”her zaman şimdiki anda yaşamalıyız ve bu şimdiki an üzerinde kontrole sahip olduğumuz tek andır.” Bu da geçmişe yönelik pişmanlık ve geleceğe yönelik endişelerimizin yersiz olduğunu gösteriyor.

Beşinci Sır: Aldığınızdan Daha Fazlasını Verin

Dr. John Izzo’nun röportaj yaptığı bilgelerin hemen hepsi “hayatta onlar için en önemli şeyin burada olduğunuz için farklı olan bir şeyi arkalarında bırakmaları olduğunu söylüyorlardı.” Hayattaki mutluluğun almaktan ziyade vermekten geçtiğini keşfeden Dr. Izzo’ya bilgelerden birisi bunu şöyle ifade etmişti: “Er ya da geç hiçbir şeyi yanınızda götüremeyeceğinizi, fakat arkanızda bir şeyler bırakabileceğinizi anlayacaksınız.”

“İnsan hayatının iki büyük görevi vardır: Kendimizi bulmak ve kendimizi kaybetmek. Kaderimizi bularak ve kendimize karşı dürüst olarak kendimizi buluruz. Ancak kendimizi bulmak yeterli değildir. Aynı zamanda kendimizi kaybetmeliyiz.” diyen Dr. John Izzo, bu sözleriyle insanın hayattan bir şeyler elde ettikten sonra, daha büyük şeye bağlanarak veya adanarak mutluluğu bulabileceğini vurguluyor.

Kaynak: blog.tozlukitap.com

8 Temmuz 2008 Salı

Beynine İyi Bak ;-)

Mümin Sekman’ın hazırladığı “Bu hafta beynine iyi bak!” adlı “Beyin Kullanma Kılavuzu” kitapçığından birkaç alıntı:

- Beyin, açık havada ve ayaktayken daha iyi çalışır. Önemli kararlarınızı alırken dışarıda ‘volta’ atmayı deneyebilirsiniz.

- Beyin, örneklerle akıl yürütür. Kararsız kaldığınızda “Atatürk benim yerimde olsaydı ne yapardı?” diye düşünün.

- Yabancı bir dil öğrenme ve ezber, beyni güçlendirir. Her gün birkaç yeni kelime öğrenin, sözlük okuyun, alışveriş listesi ve telefon numaralarını ezberleyin.



- Zihinsel jimnastik yapın. Bunun için başta sudoku olmak üzere bulmaca ve satranç gibi oyunları kullanabilirsiniz.

- Zihinsel rutinlerinizi kırın. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizde taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin.

- Zihinsel zevklerinizi zenginleştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş kitabından, birkaç cümle okuyun.

- Güzel bir resme bakın. Estetik algınız, gördüğünüz estetik şeylerle gelişir. Beyninizi ‘güzel’ şeylerle besleyin. Sevdiğiniz bir müziği gözleri kapalı dinleyin.

- İyi bir uyku, kaliteli bir beynin temelidir. 24 saati geçen uykusuzluk sarhoşluğa benzer bir şekilde beyin fonksiyonlarını etkilemektedir.

- Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir. Odanızın penceresini açıp kendinize bol bol ‘birinci el’ oksijen ısmarlayın.

- Farklı düşünme tarzları beyni geliştirir. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin.

- Kullanılmayan organ körelir. Sürekli TV seyrederek beyninizi düşük viteste çalıştırmayın. Beyninizin sınırlarını zorlamayan etkinlikler, beyninizi geliştirmez.

- Beyin diyeti yapın. Beynimiz “garbage in garbage out” ilkesine göre çalışır. Yani beyninize çöp girerse, beyninizden çöp çıkar. Beyninizi neyle beslediğinize, midenizi neyle beslediğiniz kadar dikkat edin.

- Hayatınızın en büyük kararlarını alırken ‘kafadan’ değil, kâğıt üzerine ne yapacağınızı yazarak hesaplayın.

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Sabancı'dan Öğütler

- Nasıl bir "güç" arıyorsunuz? Onu bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın.

- Başkasından, özellikle politikacıdan medet ummayın.

- Birlik ve beraberlik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün.

- Karşınızdakilerin "insan" olduğunu hiçbir zaman unutmayın.

- İnsanların birer "makine" olmadıklarını bilin.

- Terfi, ödüllendirme ve cezalandırma, başarıya yol açar.

- Adil olun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adil olun.

- “Vicdan huzuru” başarılı olabilmenin temel şartıdır.



- Ayaklarınız her zaman yere bassın. Hiçbir zaman havalarda dolaşmayın. Kendinizi kimseden üstün görmeyin.

- Hiçbir işi "kıyısından köşesinden tutmayın". Yapacağınız iş ne ise, küçümsemeden ona sahip çıkın.

- Hayata uyun.

- İyilikleri unutmayın. İyilikleri karşılıksız bırakmayın.

- Aç gözlü olmayın. "Allah’ıma şükür" demesini bilin.

- Şans, kader ve kısmet, yararlanmasını bilenler için vardır.

- Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışın. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olun.

- Dünyanın sizin etrafınızda kurulduğunu sanmayın.

- Dostluğa ve arkadaşlığa önem verin.

- Güler yüzlü ve tatlı dilli olun.

- Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.

- Sağlıklı olun. Sağlık her şeyin başıdır.

- Düzenli bir yaşamınız olsun.

- Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir.

- Bilgili olun.

- Gözünüzü açın.

- Risk almayı bilin. Cesur olun.

- Güvenilir insan olun.

- Hangi işi yapacaksanız, o işi en iyi bilenler ile işbirliği yapın.

- Yaptığınız iş farklı olsun.

- Müesseseleşin.

- İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın.

- Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir.

- Borç para vermekte, kefil olmakta dikkatli davranın.

- “İyi”yi yüreklendirin, alkış verin. “Kötü”yü ayıplayın, ceza verin.

- Allah herkese "bölüşmeyi" nasip etmez. "Bölüşmek" ve "paylaşmak" kutsal ve keyifli bir iştir. Bölüşmesini bilin, paylaşmasını becerin.

- Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun.

- Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksiniz.

- Ne kadar yoğun programınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil bir zevktir.

- Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçlandırsın.

- İşbirliği yapacağınız insanları, birlikte çalışacağınız kişileri ve ortaklarınızı seçerken dikkatli olun.

- Arkadaşlıklarınızı ve dostluklarınızı iyi kurun.

- Çıkar uğruna, menfaat bekleyişi içinde, belli kolaylıklardan veya imkânlardan yararlanmak hesabıyla, uygunsuz kişi veya guruplarla ilişkiye girmeyin.

- Kişisel çıkar uğruna, geçici kazanç için kimseyi satmayın.

- Fikirlerinizden ve değer yargılarınızdan fedakârlık etmeyin. Etmeyin ki önce aileniz ve yanınızda çalışanlar, sonra iş yaptıklarınız ve çevreniz size güvensin.

- Şeyh uçmaz. Onu müritleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz.

- Hırçın olmayın, hem kendinize hem de başkalarına huzur verin. Hırçınlıklarınızı yenmeye çalışın.

- Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. İnsan sevdikçe ve sevildikçe mutlu olur.

- Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölüm her faninin kaderinde var. İnsan bu dünyaya bir defa geliyor.

- İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş.

- Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.

Sakıp SABANCI

29 Haziran 2008 Pazar

İnsanlar Nasıldır?



Bir duvarın dibinde bekleyen bir adam varmış, eski zamanlarda, şehrin surlarının dibinde bekler ve gelen giden yolcularla konuşurmuş.

Bir grup yolcu gelmiş bir gün ve 'Söylesene dostum' demişler, ' bu şehirde yaşayanlar nasıl insanlardır? İçeri girip burada konaklamaya değer mi?'

'Peki ya sizin geldiğiniz yerde insanlar nasıldı?' diye sormuş adam.

'Aman, aman!' demiş yolcular, 'Herkes o kadar kötü, o kadar hırslı, o kadar düzenbazdı ki, kendimizi buralara zor attık.'

'Buradaki insanlar da öyledir' demiş adam, 'varın siz yolunuza devam edin. Bu şehrin size verebileceği hiçbir şey yok.'

Günün birinde başka yolcular gelmiş ve aynı soruyu sormuşlar. Adam da aynı şekilde (soruyla) cevaplamış.

'Bizim geldiğimiz şehirde insanlar iyi, cömert ve yardımseverdiler ve biz orada çok mutluyduk' diye cevaplamış yolcular.

'O halde girin ve şehrin tadını çıkarın, zira bu şehrin ahalisi de öyledir' demiş adam.

Hayata nasıl baktığımız neyi gördüğümüzü belirler. Düşüncelerimiz bazen hislerimizi tayin eder. Hayatı hakkını vererek yaşayabilmek çok önemlidir.

Doç. Dr. Kemal SAYAR