22 Ağustos 2008 Cuma

Görünmez Duvarlar

İstanbul'un yükselen yeni konutlarının arasından arabayla süzülüyorum. Burası orta sınıflar için inşa edilmiş, havuz ve benzeri imkânlarla üst sınıf özlemlerini doyuran, birbirine benzeyen insanları biraraya getiren yeni ve geniş bir proje. İşçi barakalarına takılıyor gözüm birden. Paydos saatinde çay bardakları ellerinde, dinlenip sohbet ediyorlar. Prefabrik konutlarının ortasında bir işçi, diğer işçinin saç tıraşını yapıyor. Devasa blokların gölgesinde iki adam, Anadolu'nun kim bilir hangi yoksulluğundan büyük şehre savrulmuş, asla sahip olamayacakları apartmanların gölgesine sırtlarını vermiş, bir dostluğu üleşiyor. Meslekten berber olmayan birisi, diğerinin saçını kesiyor. Arkadaşlık bu değilse nedir?


Ertesi gün, cadde ile deniz arasında kuytu bir gölgelikten Caddebostan Plajı'nın şen şakrak seslerini dinliyorum. Burada Türkiye'nin ekseriyeti için pahalı sayılacak bir kafede oturup yemeklerimizi yerken gözüm az ötedeki plajın mülksüzlerine kayıyor. "Kara donlular" orada! İstanbul'un orta yerindeki bu plaj ve az ötesindeki şık kafeleri görünmez bir duvar birbirinden ayırıyor. Birinde yer alan diğerinde yer al(a)mıyor. Kentin gecekondu mahalleleri ile asude villalarını ayıran mütekebbir surlar burada yok, ama iki ayrı ahali de birbirine karışmayacak kadar temkinli.
Şehrin içine serpiştirilmiş yoksulluk belirtilerini antropolojik bir olguyu bilmişlikle inceler gibi uzaktan süzüyoruz. O işçilerin arasına girebiliyor muyuz? O plajda onlarla kulaç atabiliyor muyuz? Bunu yapamıyorsak eğer, bizi insan kılan şey nedir? Mesela bu dünyada bir ömür sürüyor olmamızın, hiç tanımadığımız ve kenarından bile geçmediğimiz hayatlara bir yansıması var mı? Yani ben bu dünyada yaşıyor olduğum için yeryüzünde bir acı daha diniyor, bir insan daha ferahlıyor mu?

Varlıklı ama duyarlı bir genç kadını dinliyorum. Arkadaşlarının evleneceği erkek için sordukları ilk sorular şöyle : "Kaç para kazanıyor? Tanınmış bir aileden mi? Ünlü birisi mi?", "Bu dünyada nereden ve hangi vasıtayla, ne ölçüde çakallaşarak elde edilirse edilsin para kazanılmalı" diyen gayrı insani bir zihniyet, Türkiye'nin ve en çok da İstanbul'un zengin gettolarında mutant yaratıklar peydahlıyor. Genetik kodları iktidarın şehvetiyle bozulmuş bu yeni sınıf, özdeğerini sadece parayla ve onun satın alabileceği şeylerle sağlıyor. Daha fazla para ve daha fazla iktidar karşısında bir çözünme, bir aşağılanma ve nihayet bir yaltaklanma hissi yaşıyor. İnsani olanın o kadar uzağına düşüyor ki mutantlaşıyor, sadece para, şöhret ve başkalarından gördüğü yapmacık ilgiyle hayatını idame ettiriyor.

Yazan: Kemal Sayar

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Mutlu Yaşamın 5 Sırrı

“Ölmeden Önce Keşfetmeniz Gereken 5 Sır”, mutlu bir hayat yaşamanın basit, ama temel yolunu gösteriyor. Dr. John Izzo, bu eserinde belli bir yaşa gelmiş, 18.000 yılın üzerinde bir hayatı tecrübe etmiş ve ondan gereken dersleri alabilmiş 200’den fazla yaşlı bilgenin tavsiyelerine dayanarak, mutlu yaşamın 5 sırrını anlatıyor.

Birinci Sır: Kendinize Karşı Dürüst Olun

Dr. Izzo: “Mutlu insanların kendilerine sorduğu soru, hayattaki önemli olan şeye mi, yoksa onlara önemli olarak sunulan şeye mi odaklandıkları üzerinedir.” diyor ve belli bir amaç ile yaşamanın ve her an kalbimizi dinleyip dinlemediğimizi kontrol etmemiz gerektiğini vurguluyor. “Kendinize karşı dürüst olmamanın tohumları genelde hayatımızın ilk (tecrübesiz) yıllarında atılır. O zamanlar ne yapmak istediğimizi kendimize sormak yerine, kendimizi başkalarıyla kıyaslarız.” Bu şekilde davranıp kendimize ait olmayan mutsuz bir hayat yaşamamak için “sorulacak ilk soru her zaman şu olmalıdır: Yaşadığım hayat benim için doğru mu?”

Ne istediğimizi bilmekle birlikte kararlı ve cesur olmamız da gerekiyor: “Yüreğimizi dinlemek, onların hayallerinin peşinden gitmemizi isteyen sesleri susturmayı gerektirebilir. Eğer yapmanız gereken bir şey varsa, hemen yapın. Eğer yüreğinizin sesini dinler ve kendinize yakın olursanız, bu işe yarayacaktır.”



İkinci Sır: Hiçbir Şeyden Pişman Olmayın

Dr. Izzo’ya göre “pişmanlık en çok korktuğumuz tek şeydir; hayatımıza geri dönüp, bazı şeyleri farklı yapmayı dileyebiliriz.” Pişmanlık duyacağımız bir hayat yaşamamak için Dr. Izzo şu tavsiyede bulunuyor: “Geride hiçbir pişmanlık bırakmamak için, cesur bir şekilde yaşayarak, korktuğumuz şeylerden kaçmaktansa istediğimiz şeylere cesurca yaklaşmalıyız. Geride hiçbir pişmanlık bırakmamak için hayatın önümüze getirdiği hayal kırıklıklarını aşmalıyız.”

Hayatımızda hata yapmaktan, hayal kırıklılığı yaşamaktan korkarız ve ilk adımı atmaktan çekiniriz hep. Oysa yüreğimizin sesine kulak verip de, sonradan “denememiş olmanın getirdiği pişmanlıktan korkmalıyız.”

Üçüncü Sır: Sevgi Dolu Olun

Leo Buscaglia, büyük İtalyan-Amerikan yazar şöyle diyordu: “Hayat sevgidir ve sevgiyi kaçırırsan, hayatı da kaçırırsın.” Dr. Izzo’nun yaptığı röportajlar gösteriyor ki “hem sevgi görmek hem de sevgi göstermek, mutlu ve anlamlı bir hayatın temel yapı taşıdır. Mutluluğun ve anlamlı bir hayatın sırrının ayrıca sevgi dolu bir insan olmak olduğunu öğrendim.”

Nasıl sevgi dolu bir insan olunur? İşte Dr. Izzo’nun cevabı: “İsteyerek sevgiyi hissetme becerisine sahip olamayabiliriz, fakat her an sevmeyi seçecek gücümüz vardır. Bu sırrı üç şekilde yaşarız. İlk olarak kendimizi sevmeyi seçeriz. İkinci olarak, bize yakın olan insanları sevmeyi seçeriz. Ve son olarak da ilişkilerimizde sevgi dolu olmayı, yani sevgimizi göstermeyi seçebiliriz.”

Dördüncü Sır: Anı Yaşayın

Dr. Izzo’ya göre, “mutluluğa giden sırlardan biri de, her an ve her gününün büyük armağanlar olmasını sağlamanın bir yolunu bulmaktır.” Bunun için “anı yaşamak” gerektiğini vurgulayan Dr. Izzo, sözlerine şöyle devam ediyor: “En basit şekliyle anı yaşamak, hayatın her anında tam olmak, hayatlarımızı yargılamamak ve dolu yaşamaktır. Bu demektir ki, geçmişe ya da geleceğe odaklanmak yerine, her anı büyük minnettarlıkla karşılamalıyız. Bu, her an mutluluk ve memnuniyeti seçecek güce sahip olduğumuzu bildiğimiz anlamına gelir.”

Hayatımız geçmişle gelecek arasında sıkışmış durumda devam etmekte, buna göre ”her zaman şimdiki anda yaşamalıyız ve bu şimdiki an üzerinde kontrole sahip olduğumuz tek andır.” Bu da geçmişe yönelik pişmanlık ve geleceğe yönelik endişelerimizin yersiz olduğunu gösteriyor.

Beşinci Sır: Aldığınızdan Daha Fazlasını Verin

Dr. John Izzo’nun röportaj yaptığı bilgelerin hemen hepsi “hayatta onlar için en önemli şeyin burada olduğunuz için farklı olan bir şeyi arkalarında bırakmaları olduğunu söylüyorlardı.” Hayattaki mutluluğun almaktan ziyade vermekten geçtiğini keşfeden Dr. Izzo’ya bilgelerden birisi bunu şöyle ifade etmişti: “Er ya da geç hiçbir şeyi yanınızda götüremeyeceğinizi, fakat arkanızda bir şeyler bırakabileceğinizi anlayacaksınız.”

“İnsan hayatının iki büyük görevi vardır: Kendimizi bulmak ve kendimizi kaybetmek. Kaderimizi bularak ve kendimize karşı dürüst olarak kendimizi buluruz. Ancak kendimizi bulmak yeterli değildir. Aynı zamanda kendimizi kaybetmeliyiz.” diyen Dr. John Izzo, bu sözleriyle insanın hayattan bir şeyler elde ettikten sonra, daha büyük şeye bağlanarak veya adanarak mutluluğu bulabileceğini vurguluyor.

Kaynak: blog.tozlukitap.com